Bunca yıllık
yakın arkadaşım Leyla Zileli'nin
yitimi üzerine yazmak çok zor olsa da, onu tanımak
ve tanıtmak
görevinde benim de birkaç sözüm olsun isterim. Altmış dört yıl
önce İstanbul
Üniversitesi Tıp
Fakültesinde başlayan
öğrencilik yıllarımızda birbirimizi çok iyi tanıma olanağı bulamamış olsak bile, yumuşak, sevecen, alçak
gönüllü tavırları
ve konuşmaları ile Leyla uzaktan yakından tanıyanların ilgisini, hayranlığını çekerdi. 1964 ve sonrasında Hacettepe Tıp Fakültesinin ve
psikiyatri bölümünün ilk kuruluş
yıllarından başlayarak aramızda yakın bir dostluk ve çalışma arkadaşlığı oluştu.
A.B.D.'de, farklı
kurumlarda da olsa, görmüş
olduğumuz eğitimin ortak konusu
psikanalitik kuram ve uygulamaya dayanan dinamik psikiyatri idi. Hacettepe'deki
çalışmalarımızda, dinamik psikiyatrinin ve psikanalitik
psikoterapinin hem klinik uygulamasında,
hem eğitiminde
birlikte çok çalıştık, kurduğumuz bölüme önemli katkımız oldu. Leyla Zileli NewYork'ta saygın bir psikoterapi eğitimi merkezinde bireysel
psikanalizini de içeren psikanaliz eğitimi
görmüştü.
Psikanalitik sağaltım uygulamalarını ve eğitimini
ülkemizde ilk başlatanlardan
oldu. Öğrencileri,
hastaları ona hep
derin, içten bir sevgiyle, hayranlıkla
bağlanırlardı. Leyla'nın bu denli sevilmesinin
bir gizemi yoktu; nedenler herkes için çok açıktı. Onun alabildiğine insancıl sevgisi, inanılması güç derinlikteki eşduyum (empati) yetisi,
anlaşılması güç durumlar karşısında ve anlamaya çalışmadaki tükenmez sabrı, alçak gönüllülüğü, içtenliği,
dürüstlüğü,
hakbilirliği
ile hepimiz için bir benlik ülküsü, teknik terimi ile ego ideali olmuştur. Bu saydığım özellikleri ile
Leyla, kendisini hem tanıyanlar,
hem tanımayanlar
arasında sanki bir
sevgi simgesi olmuş,
bir başka deyişle efsaneleşmiştir.
Hacettepedeki çalışmalarında hastalara ve
asistanlara zamanını ve ilgisini hep cömertçe
vermiştir. Belki de
bu yüzden, birlikte sıklıkla konuştuğumuz ilginç klinik gözlem ve çözümlemelerini
(tahlil) yazıya
dökme zamanı olmadı.
Oysa, Prof. Leyla Zileli çalışkan bir hekimdi.
Sabahları kliniğe çok erken saatte gelir,
hasta görür ya da asistanlarla birlikte olurdu. Ülkemizde benzer kurumlarda sık görülen bölüm içi
klikleşmelerin
bölümümüzde ortaya çıkmamasında onun büyük katkısı olmuştur.
Birlikte dinamik psikiyatri ve psikoterapi eğitimine
çok önem veriyorduk. Ancak, bu eğitimin
bir doktora programı
çerçevesinde klinik içinde bir seçkinler kümesi yaratmasına karşı
idik. Bireysel düzeyde psikoterapi ve psikanalizde uzmanlaşma eğitiminin üniversitelerin
dışında geliştirilmesi gerektiğine inanıyorduk. Psikanaliz ve
psikoterapi eğitimi
bir kliniğin içinde
yalnızca birkaç kişinin katılacağı bir uygulamaya yol açmamalı; öğretim üyeleri, asistanları, hemşireleri, psikologları ile bütün kliniği içine alan bir düzen
oluşturmalıydı. Bu nedenle, hepsi aynı derecede ilgili
görünmese bile, her asistanın
uygulamalı dinamik
psikiyatri ve psikoterapi eğitim
etkinliklerine düzenli olarak katılması beklenirdi. Bu
asistanlardan birçoğu
sonradan nörobilime, psikofarmakolojiye yönelmiş
olsalar da, çoğunun
hasta-hekim ilişkisinin
karmaşık ve ince
yanlarını tanıma yetisini kazandıklarını düşünüyorum.
Son yıllarda,
psikoterapi ve psikanaliz eğitiminin
üniversitelerin dışında
yeşermeye ve gelişmeye başladığını sevinerek gözlüyor ve
konuşuyorduk.
Prof. Dr. Leyla Zileli yaşamının
son yıllarında hepimize örnek olacak
nitelikteki kişilik
özellikleri ile onu tanıyanların bir kat daha hayranlığını, bir kat daha sevgisini,
saygısını kazandı.
Hacettepe'den emekli olduktan sonra, Başkent
Üniversitesi Tıp
Fakültesinde yeni bir psikiyatri bölümü kurarken büyük bir direşkenlik (sebat), sabır ve hoşgörü ile bilgisini,
deneyimini, sevgisini, ilgisini verdi. Gençler onun seminerlerine, psikoterapi
denetim toplantılarına büyük ilgi ile katıldılar. Deneyimli, bilge bir kişiyle birlikte olmanın kıvancını tattılar,
onurunu yaşadılar. Son yıllarda ağır rahatsızlık içinde olan bir insanın, yaşama ve çalışmaya sevgi ile sarılışını,
onurlu bir yaşam
savaşımı verişini gözlediler.
Birlikte çok rahatlıkla dertleştiğimiz, çalışma
sorunlarımızı paylaşarak özeleştiriler yaptığımız bu candan dostu çok
özleyeceğim. Geride bıraktığı sınıf arkadaşım Prof. Dr. Turgut Zileli'ye ve
kardeş bağlılığının, sevgisinin en güzel
örneğini yaşayan ve yaşatan Necla Koperler'e, ona çok şeyler borçlu olan bütün
psikiyatri ve psikanaliz topluluğuna baş sağlığı diliyorum.
|